14 Şubat 2008 Perşembe

Saracoğlu - Old Trafford

Her Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesi yapılır oldu bu geyik; Galatasaray yeni oyuncularıyla Saracoğlu'nda. Devran döner , Galatasaray hep olduğu yerde kalır bir şekilde. Saraçoğlu tozu yutmamak avantajdan çok dezavantajdır ya , gazete çalışanları hep Championship Manager mantığıyla düşünür iş başa düşünce. Kadro çok kez değişir ama sonuç değişmez , biz de gideriz 0-0 biten maça seviniriz öyle veya böyle. Konumuz bu değil pek. Arsenal'e süpriz şekilde Şubat'ı gösteren gençler bu haftasonu Old Trafford mabedine çıkıyor. Birçok oyuncu için ilk değil elbet ama Almunia , Clichy , Sagna ve oynarsa Diaby maçtan bir önceki gece eşlerinden şans performansı alacak olanlar. Bakıyorum Davidoff eşliğinde Sun'a , Guardian'a , sesi soluğu çıkmıyor adamların. 3F mantığıyla paşa paşa almalıyız maçı orada , ama orası 75.000 doluyor rahat..

Sorunun Sorunu

Ne topçular gelip gidiyor şu diyardan , performansları bir artıp bir düşüyor ancak Fotomaç bu ya , yıllanmış şarap gibi , hep aynı çizgisini koruyor. 2 sezondur Adriano için lobiyi bastırırlarken , Fotospor'du duruma tek duyarsız kalan. İki yaz önce Gümüldür'de okuduğumuz şu başlığı unutmam: "Fener , Fabiano'dan haber bekliyor , Adriano yedekte!" O zamanlar canlı yayında görünen Mehmet Ali Erbil pipisi kadar absürd gelen o başlıkta yanılmışız , geleceği görmüş işte adamlar!..
Konuya dönelim.. Fotomaç'ın başlığı yine kıvamındaydı bugün , bir o kadar da keyifli: " Fenerbahçelilere Sevgililer Günü hediyesi! Julio Baptista Haziran'da İstanbul'da!" Detaylarda geçen 12 milyonla pek de imkansız değildi haber de bombayı sona saklamış bu sefer de Fotomaç -meğerse-: "Sorun çıkması halinde ilk aday Ronaldo!". Köşeye sıkıştırdıkları adam Ronaldo , güzel adam , bitmek tükenmek bilmeyen bir sevda. Yamukluk nerede peki? O Ronaldo ki geçtiğimiz gün aldı sonunda o sorunlu dizini eline. Yeşil sahalara gönderdi Sevgililer Günü öpücüğünü , Fotomaç'ınki eksik kaldı.. Bir de şu aşağıdaki dallama gibi kendini sakatlamak için sekiz olanları var ki buna atalarımız "beynin g.tüne mi kaçtı" diyor..

Önce Birkaç Not..

# Hayatım boyunca bir tek dedemin babasını görmüştüm ölürken. Çok küçüktüm o zamanlar , ölümün gerçekten ne anlama geldiğinden habersiz. Onca acının , onca gözyaşı , onca emek niye bilmezdim. Şimdi babanem ölüyor gözlerimin önünde. Onunkisi en kötüsü , bizimkisi de. Yavaş ve acılı. Siyah ve beyaz kadar zıt ve hava değişimi kadar dengesiz. En son bilinci tamamen kapandı bugün , duymamaya , görmemeye ve konuşamamaya başladı. Belki de ölüm hakikaten anlamsız , sadece bazen ödüm kopuyor.

# Sonunda dönebildim İstanbul'a , düzenimin başına. Çok ihmal ettim burayı ama açıkçası , pek aklıma gelmedi son zamanlarda , geldiğinde de bir kenara ittim sırası gelir diye. Bir anda dönemem herhalde eski düzenime ama insanın tamamen olmasa da kendisini bilmesi fena bir şey değil. Birkaç güne açılırım. -sağlık sorunlarından ötürü yeni bir İzmir seyahati gözükmezse tabi-

# Bu arada çok da kopamadım futboldan. Fenerbahçe Oftaş'ı dağlarken , Kayseri bileğinin hakkıyla Beşiktaş'ı devirirken , Galatasaray Manisa'yı 6'larken , Capel Valdes'i üzerken , Madrid Valladolid'i 7'lerken , Almeria'dan da tokadı yerken ekran başındaydım , fazlası olabilir , eksiği yok.

# Yıllardır aradığım Kayıp Çocuklar Şehri'ni (Le Cité Des Enfants Perdus) sonunda buldum ama onun yerine kelek gibi The Living And The Dead'i izledim , beğenmedim. Ulak fena film değil , I Am Legend vasat.

# Bir blog daha açtım , çizimlerimi koymak amaçlı , portfolio niyetine. Adresi burada..

Uzun Bir Aranın Ardından Dostlar..

...Bastık play tuşuna.

30 Ocak 2008 Çarşamba

Mohamed Sissoko

Eski sevgililer tekrar buluştu. Sissoko takıntılı Claudio Ranieri , 8.2 milyon poundluk kazık bir bilet almış Liverpool - Torino arasına. Giren miktar gayet lüks de , gelen oyuncu pek değil işte. Her uzun bacaklı sırma boylu Vieira olamıyor işte. Sissoko bu rezil piyasasıyla bu parayı vereceğine , üstüne 2-3 daha ekleyip hakikisini al şunun işte. Yaşlanmış bir Vieira bile Sissoko'yu her türlü cebinden çıkarır. Sissoko da içinden "Angut Rani" diyordur herhalde fotoğraftaki gibi..

Massimo Moratti ve Inter

Bir fair-play ödülü kaç kupa eder? Yönetici gözüyle çeksen efkarlı soru. Ancak taraftar gözüyle bakıyorsan eğer amacın sahaya girip çalmak olacak platformdaki kupayı , kanlı canlı olacaksın bir şekilde. Aşacaksın polisini de köpeğini de , kaptanınla yanyana öpeceksin o altın kaplama kupayı , emip sindireceksin nüfuza. Bunun ebedi yolunun da para ve bu parayı iyi yönetmekten geçtiğini bileceksin. "Hakemler hakkında konuşmak istemiyorum ama.." diye başladığın her cümle senin aleyhinedir , kanmayacaksın ve Moratti'ye bakacaksın , keşke diyeceksin. Her şey bir yana , onca yıllık dalganın sonunda yenilmez armadayı yarattı küçük Moratti , bol topraklı babasının ardından. Mancini destekli güzel kadro , güzel futbol ve iyi sonucu tarifesini Floransa , Moskova dinlemeden uyguladılar herkese , bir tek Kadıköy'de yandı ciğerleri. Sonuç şu ana kadar firesiz geçen bir sezon.Uzun lafın kısası şudur; Moratti gibi elini cebine atmasını bil ama onun kadar da aptal olma!..

Mathieu Flamini

Wenger'in en konuşulmayan keşfi o. Bu sezon Arsenal'in açık ara bir numaralı yıldızı da o. Gattuso'ların Saidou'ların , Pirlo'lara Emerson'lara en güzel cevabı da , Keegan'ı yıkanı da -yine- o.. O , Mathieu Flamini , nam-ı diğer Gennaro Gattuso v2.0 ..

Sakat Oyuncu Almak

"Hissettin mi?" sorusu suratına tokat gibi çarptığında "Neyi?" diye sorarsan , verilecek en güzel cevaplardandır yukarıdaki başlık , destinasyon ise müzmin sakatlar tabi. Lincoln geldiğinde Kazım Kanatlardan geçilmemişti meydan , tek hakikat en azından geçen vakitte ödenen büyük meblanın geri dönüşünde alınamayan verimdir. Avrupa'da yok mu böylesi? Var tabi , 2 tanesi de aynı karede. Soldaki Jonathan Woodgate , şu ana kadar onun servislerine harcanan toplam para 37.4 milyon pound! Son transferi birkaç günlük henüz , yeni arması Tottenham ancak hala sakat! En sağdakini ise malumunuz , Liverpool'dan ayrılmayıp yalnız yürümeyecekti. Ona Madrid'i itelemek olmaz tabi pek , olan Newcastle'a oldu. Toons'un büyük umutlar operasyonu altında Owen'a döktüğü para 15 milyon pound'un üzerinde , alınan verim 15.000 pound'luk Alp Ergin ile bir. Ha ortadaki n'apıyor diye soracak olursanız Victoria ile ikizleri olsun diye yine 90 derece duruyorlardır Beverly Hills'in pamuk yataklarında. Geliri ise Woodgate ve Owen'ın toplamının var bir 20-25 katı..

26 Ocak 2008 Cumartesi

Öylesine Notlar


# Bazen pozitif olmak zorundasın. Hayat her zaman Beşiktaş'a ps'ye git , Nevizade'ye içmeye git akşama da eve dön resmini çizle gitmiyor işte. Şu son iki haftada öyle bir yoğunluk yaşadım ki , başımı kaldırıp da çevremde olup bitene bakamadım. İlk kez Tottenham'dan fark yemişiz koymadı , Oftaş bize 3 geçirmiş umrumda olmadı..

# Bir insan her zaman neşeli olabilir mi? Bu gayet doğal durumu karşı cinse de belirttiğinde karşılaşılan tepki neden über anormal olur? Hatta neden üstüne inat yapılır? Yoksa sadece 'period' dediğimiz olay biz erkeklerin düşünebileceğinden de kötü müdür?.. Yıllar geçse de alışamayacağım..

# Bunca yoğunluk arasında en büyük aşkım çizgiromanlarımı ihmal etmedim sadece. İzmir'e getirdiklerimi yaladım yuttum , şimdi de siparişleri bekliyorum. Yeditepeli şehre dönüşümde de alacağım bir ton çizgiroman beni bekliyor. Savage Dragon ve Girls'ü herkese öneririm. Plasem ise Walking Dead..

# Heath Ledger da gitti. Nicholson pişmiş pişmiş "I warned him" desin , öldüğünden ötürü present perfect kullanamasın..

# Beto ülkemize gelmesin. Rakipten de olsa , topluma yeni 8-0'lar yaşatılmasın.

# Ads Of The World çok güzel bir site. Her gün girip bakılası. Ordan burdan toplanan onlarca yeni reklam , sürekli güncellenecek şekilde..

# Artık eski randımanıma dönüyorum , yazıyorum..

Mehmet Batdal

Mehmet Batdal'ı çok yakından tanıyan bir dostum vardı , anlattığına göre mahalle maçlarında paso İlhan Mansız hareketi yaparmış , bir de yoyo hareketi -o da neyse artık-. Neyse , 1.95 boyundaki Batdal'ın isteyeni çoktu 1 sene öncesine kadar. En son Bucaspor başkanının kahvede king yoldaşlarına fısıldadığı üzere Galatasaray'la anlaşmışlardı 400 bin kağıda. Dolar mı Euro mu hiçbir zaman öğrenemedim , Buca'daki kahve bu sonuçta , kaynağım da öyle böyle gizli değil , eniştenin ta kendisi. O dönem transferi tam gerçekleşecekken bacağını eline almıştı Batdal , transferi de yatmıştı. 10 gollü giriş yaptığı bu sezonda hafızalarımız tazelendi. Bugün gazeteleri okurken gördüm , ümit milliden eski hocası Ünal Karaman onu Konya'ya getirmek istiyor. Gelirse güzel sinerji yakalanırsa , ileride de çekirdek çıtlata çıtlata üç büyük kapışması izleriz televizyonlarımızdan. O da gider bir takıma , gösterir bize yoyo hareketinin ne olduğunu!..

Haftasonu Futbol Yayın Akışı


26 Ocak Cumartesi
13.00 Elazığspor - Giresunspor (d spor)
14.30 Mansfield Town - Middlesbrough (tv8)
18:10 Lille - Paris St Germain (kanal a)
19.00 Beşiktaş - Gaziantepspor (lig tv)
19.15 Wigan - Chelsea (tv8)
20.30 PSV - Excelsior (business channel)
21.30 Roma - Palermo (24)
23.00 Sevilla - Osasuna (ntv)
27 Ocak Pazar
13.00 Malatyaspor - Antalyaspor (d spor)
13.30 Vitesse - Ajax (business channel)
14.00 Sivasspor - Fenerbahçe (lig tv)
15.30 Feyenoord - Groningen (business channel)
16.00 M. United - Tottenham (tv8)
16.00 Milan - Genoa (24)
16.00 Udinese - Inter (ntv spor)
18.00 Sheffield United - M. City (tv8)
19.00 Lorient - Bordeaux (kanal a)
19.00 Ankaragücü - Galatasaray (lig tv)
21.30 Cagliari - Napoli (24)
22:00 St Etienne - O. Lyon (kanal a)
22.00 Real Madrid - Villarreal (ntv)
22.00 A. Bilbao - Barcelona (ntv spor)

Ersen'e Kardeş

İlla ki Arjantin'den adam alacaksan , kalitelisini alacaksın , bunu öğrendi bizim ülke birkaç seneden beri. Ali Osman Renklibay gibi genetik peşinde koşarken biz , Avrupalı Higuain'ini de aldı , Gago'sunu da. Son olay ise bizim açımızdan bir ilginç oldu. Marco Ruben , 7 milyon dolara önce Nihat'lı Villarreal'e geçti. Çayın tadını beğenmemiş olsa gerek ki , 48 saat dolmadan da Ersen'li Huelva'ya yatay geçiş yaptı. Ersen , abi ben 2 hafta sonra Barça'yla oynayacağım diyordu ekranlarda , Ruben bu yolda taş görevi görür mü?..

23 Ocak 2008 Çarşamba

Derbi ve Elde Kalan Bir Burun

Bu aralar finaLsal , yolculuksal ve babaannemin son günlerini geçirmesinden ötürü ekran başından oldukça uzaktaydım , dolayısıyla blog ile eskisi gibi ilgilenemedim. Bu sorunlar ortadan kalkana kadar da , son günlerdeki randımanımda yazabileceğim ne yazık ki. Blogu takip eden , seven , sevmeyen , sayan , saymayan herkesten af diliyorum. Elde avuçta ekran başında durabildiğim şu 15 dakikada tek bakabildiğim haber bu oldu. Ultra-rakip Tottenham'a 5-1 yenildiğimiz maçta (bunu bile yeni öğrenebildim) , Adebayor , Bendtner'in burnunun enlem ve boylamını değiştirmiş. Gallas girmiş devreye , türk usulü ikisi de hesap verecekler diyorlar. Oynamaz böylece Adebayor birkaç maç , biz de gönül rahatlığıyla Eduardo'yu izleriz..

21 Ocak 2008 Pazartesi

Afrika Uluslar Kupası - 1.Gün

Fifa götünden turnuvalar uydurup dursun , Afrika Kupası'na da laf atmasın. Her sene olay olan ve artık sidik tadı vermeye başlayan turnuva başladı dün gece. Turnuvanın ilk maçında Gana Gine'ye çaktı. Bir taraftaki Essien , Muntari , Gyan , Addo , diğer yandaki Bangoura'ya , Balde'ye ağır bastı. Gine'de bizim ligden tanıdık Vestel'li Kalabane ve anti-çarşıcı Youla var. Adamlara dalmaktan golleri unutuyordum. Udinese'li yıldız Gyan ve Premier lig çocuğu Sully Muntari Gana'yı galibiyete taşıyan isimler. Gine'nin teselli sayısı ise Vestel'li çocuktan. Şu anda grubun diğer maçı oynanıyor. O da az sonra geliyor ama önce İbrahim Şahin..

Sirk Gibi Takım Ama..

Hoffenheim , Almanya'nın 10 milyon nüfuslu Baden-Württemberg eyaletinin , 35.000 nüfuslu Sinsheim kasabasının ufak bir mahallesinin takımı. "Banane -lan?" demeyin , devam edelim. Göt kadar mahallenin transfere harcadığı toplam para 18 milyon euro bu sene. Bulundukları lige ağır kaçanlardan yani. Chinadu "Edu" Ogbuke var mesela , Arsenal ve Liverpool isterken Almanya'nın yeşil asfaltlarını tercih etti sezon başında , maliyeti 5 milyon euro , Lincoln'le aynı yani. Brezilya 20 yaş altı takımından bile Carlos Eduardo diye de bir topçuları var ki , gözdeydi bu çocuk. Zaten herkesin ordan burdan mıncıkladığı adamı 2 avuç fındığa alamıyorsun , ona giden para da bir 7 milyon(cuk).. Per Nilsson ve Ibisevic gibi iki tane kendi milli takımlarında oynayan oyuncuları da duruyor hali hazırda. Bakıyorsun lige bunca harcanan paraya takım ilk 6'da değil. "Ee , mutluluk parayla değil" edebiyatına oldum olalı kılım , kapalı beyin koridorları yüzünden derine giremeyen adamın en kolay kaçış yoludur bu cümle. Biri Nijerya'lı , diğeri Brezilyalı , diğerleri de İsveçli , Bosnalı , Senegal'li , Türk , Çek olan takımdan ne beklersin ki? Futbolun dili de bir yere kadar demiştik , yine diyoruz. Bir yandan da; Toplam taraftar sayımız şu kadar diye sidik yatıştıran 'büyüklerimiz' vereceği 3-5 kuruşun hesabını yaparken , Alman 2.lig klübünün bu sezon salt bonservise harcadığı rakam Galatasaray ve Beşiktaş toplamıyla bir. Anlama yamukluğu yaşamayın diye diyorum , derdim "niye harcamıyorsunuz" değil -şartlar aynı değil zaten- , "birazcık gözünüzü açın".. Bu takımı yazmak nereden çıktı derseniz de , Basel'e çakmış hayvanlar 3 gollü. Gollerden biri Edu , diğeri Eduardı , diğeri de 'bizim çocuk' Selim Teber..

19 Ocak 2008 Cumartesi

Sao Paolo'lu Adriano

Yeniden doğma serüveni futbolun bir klişesi ve getirisi istesek de istemesek de , Sergen'in de futbol dünyasına attığı en güzel tokattır bu ikinci bahar durumları. Aradan bir iki tane sap çıkıyor en büyüklerinden bile. Bosnich'i ve Mutu'su aynı takımda mimlenmişlerdi mesela 'uçmaktan' , kokoyu çekip maça çıkmanın sonucudur koca 40 maçta atılan 10 gol. İngiltere'den istesen çok çıkarırsın. İtalya'nın 'lekelisi' de Adriano , içkili sigaralı kolleksiyonuna alkollu araç kullanmayı da eklemişti geçtiğimiz günlerde. Nezarethaneden çıkıp maça gelen Adriano , başlangıcı 2 golle yapmış. Sonuç ise başa dönüş; "Sorunlarımdan sıyrıldım , yeni bir Adriano göreceksiniz". Golü atmak için topa vurmak gerek , başka başka şeylere değil..

Torino F.C. '40

Fotoğraf Torino FC'nin Avrupa ve İtalya'yı kasıp kavurduğu , çocuğu koyduğu zamanlardan. 'Grande Torino' , savaşın içerisindeki İtalya'da berberdeki amerikan traşlı çocuğun bile tuttuğu bir takım o zamanlar. Tanrı'nın eli mı dersin , pilotlara o zamanlar bu kadar ayrıntılı test yapılmıyormuş diye mi sallarsın bilmem de , futbol tarihinin en trajik olaylarından biriyle kırılıyor Mussolini destekli Torino'nun kolu kanadı. Benfica'ya maça giderken dağa çarpan Torino takım uçağı , üstteki futbolculardan ne oturanları bırakıyor ne de arka sıradakileri. Bize de elde tutulan deri top kalıyor sadece..

Frederico Chaves Guedes

Uluslarası platformlarda ülkemiz takımlarına attıkları golle hayatı -kendileri bile farkında olmadan- değişen futbolcular vardır , topu 90'a asıp sağ ceplerinde türk klüplerinden garanti bir kontrat taşırlar. Basinas çakar 30 metreden , her sezon başı/devre arası üç büyüklerimize teker teker yakıştırılır , Nilmar bu kıtadan elini ayağını çekmesine rağmen gündemden zorlasan da düşmez , keza Fred de. Sahte piyasadır bunlar , ne ülkemize ilk kez bir yunan gelir , ne de Fred İstanbul'a gelip imzayı basar. Fransızlar pek beğenmiyor Fred'i , 2 sezondur alttan alta klüp arıyorlar Brezilyalı'ya. Tottenham , Le Guen'in harabesi PSG ve Fenerbahçe (!) çok istediler Fred'i bu kış döneminde. Güzel bir kontratı var Lyon'da , o da takımda kaldı bir şekilde. Peki Fenerbahçe , Fred'e de ülkemize çektiği oyunculara yap(mak zorunda olduğu)tığı gibi Fred'e de 2-3 milyon euro'dan başlayan bir kontratla gelseydi şimdiye İstanbul'da olmaz mıydı Brezilyalı? Demek ki neymiş , libidondan sallayarak gazeteci olunmuyormuş.. Fred , Santra'ya konu olur mu?

Diarra'nın Psikolojisi

İbrahim Akın bunca sene konuşuldu ülke topraklarında. Yetenekleriyle değil de özel yaşantısıyla , beyninin içerisinde dönüp dolaşan futbolla örtüşmeyen takıntılarıyla gündem oldu hep. Bir 'mental yeterlilik'tir konuşulur gider , sakız olmuştur ağızda. Bir oyuncunun kafası futbola 'pek basmıyorsa' eğer , o oyuncunun şansı pek yok şu kurtlar sofrasında (of , bütün sevmediğim deyimleri kullandım şu 4 cümlede). Lassana Diarra da bunlardan biri benim gözümde. Chelsea ve Arsenal gibi 2 büyük klüpte oynuyorsun , ortasahada değil de sağ bekte görev aldığından yakınıyorsun , Portsmouth'a gidince de (ki bu Diarra'nın son 3 sezondaki 4.klübü) "Büyük takımlara transfer olmak için geldim" diyorsun. Zeka bunun neresinde? Götünde işte. Peki yeni bir Anelka doğuyor diyebilir miyiz Sayın Şengül?..

17 Ocak 2008 Perşembe

Yeni Yayın İhalesi

Federasyon , Digiturk'un sözleşmesini 2010'a kaydırınca tartışmalar başlamıştı. Özellikle D-Smart tabanlı eleştriler bugün federasyon binasında yapılan oylamada çıkan o kararın sebeplerinden sadece biriydi. D-Smart , haberi dün bütün yayın organlarına girdiği üzere naklen yayın haklarını genişletiyor , bu da her takımın televizyon gelirinin şu an kazandığının 2 katı olacağına işaret ediyor. Bu çok olumlu bir gelişme ancak kritik kısmı şu. Bu anlaşma -bugün gazetelerde yazıldığı gibi- yurtdışındaki yıldızları ligimize , özellikle de -artık- anadolu klüplerimize de çekmeye yetmeyecek. Aksine şahsi kanaatim , güçlüyle güçsüz arasındaki farkı daha da belirgin hale getireceği yönünde. Anadolu klüplerinden bu anlaşmadan maksimum çıkarı artık mevcut oyuncularının maaşlarını ve primlerini eksiksiz ödemek ve bunun getirisi olarak daha fazla borca girmemek olacaktır. Daha fazlası değil , yıldızı alan satan belli. Mesela yukarıdaki fotoğraftaki görüntü hiçbir zaman oluşmayacak. Şu an boşta bulunan bir Vogel'i(fotoğraftaki şahıs) -sallıyorum- bir İstanbul Belediyespor nasıl çeker? Çekemez.. Şu düşünceden artık sıyrılmamız gerektiği kanaatindeyim; Türkiye Süper Ligi hiçbir zaman bir İngiltere , bir İtalya , bir İspanya ligi gibi olmayacak. Bu konunun içeriğine sahip Wenger'in güzel bir lafı var; "Hemen yarın homojen devletler oluşturamayacığımıza göre ligler arasındaki farklar her daim olacaktır".. Hani ayağını yorganına göre uzat derler ya , aynen öyle işte. Bu arada paint'le montaj maksimum bu kadar oluyor , Kerim Zengin'den özür diliyorum..

Mourinho ve Çocukları

Hoca-oyuncu ilişkisi nasıl olmalı sorusuna en güzel cevap Mourinho'dur aslında. E bu kadar yıldızı hep birarada nasıl adam edersin zaten , o da Londra'daki herkesin kanına girdi bir şekilde. Girdiğinde bitmiyor her şey işte , biri eksik kaldığında sorunlar boy gösteriyor. Mourinho , Poretkiz'e first class uçak bileti aldı alalı Chelsea'de bir huzursuzluk var. Drogba daha ilk günden Haziran'ı görmüştü , Lampard kalmak adına naz yapıyordu , Terry de biraz bozuktu ya klüp binasındakilere kaptan olduğundan volümü açmamıştı fazla , mute takılıyordu. Özellikle Drogba , golleri atarken bile bir gözü hep dışarıdaydı Fildişilinin. "Barcelona'da oynamak istiyorum. Eto'o kankamdır." demiş bugün. Menajeriyle küsler mi bilmem , kendi kendini pazarlamaya başlamış Drogba. Elbet üzüleni olacaktır Londra'da ama Anelka'yı almak ona bir şekilde git demekti zaten. Şimdi hayalgücümüzü kullanalım. Bu sezon sonu muhtemelen kupa göremeyecek bir Barcelona , Rijkaard'ı kovup Mourinho'yu takımın başına getirir mi? Portekizlinin de isteği üzerine parayı basıp , kelepir fiyata Drogba-Lampard ikilisini alıp muhtemeşem 3'lüyü tamamlar mı?.. O zaman piyasada ne Calderon kalır , ne de Mijatovic işte..

Madrid'in Doyumsuzları

Real Madrid , ülkesinde ve Avrupa'da eskisi gibi dominantları oynamadı oynamayalı istikrar denen şey unutuldu şu takımda. Belini doğrultacakları kesin hamleyi yapamadılar bir türlü. Nice Camacho'lar , Luxemburgo'lar , Capello'lar geçse de huzur sağlanamadı. Öyle ki hepimizin bildiği hikaye , takımı şampiyon yapan teknik direktöre bile kapının yeri hatırlatıldı. Bu sezon 'Yeni Madrid' sloganıyla yeni bir soluk getirmeye çalıştı sonunda fotoğraftaki ikili. Ligin ilk yarısı rekorlar kapatıldı iyi güzel de , bu sefer de Kral Kupası'nda vurgun yediler Basinas'ın Mallorca'sından. Dikkatimi çeken şey , işler ne zaman kötüye gitse yeni bir transfer haberi çıktığı şu klüpten. Mijatovic çıktı son olarak geçtiğimiz gün , "Cristiano Ronaldo'nun peşini bırakmıyoruz" dedi , pası başkanına attı. O da boş değilmiş işte , "Kaka , Real Madrid'e gelse yedek klübesinde oturur" demiş. Yeni Madrid ya işte.. Baptista ve Robinho'ya vatandaşları Kaka'dan daha çok güveniyormuş amigo başkan. E babacım gülmezler mi bu lafına? Gülerler.. Peki ne zaman susacak işlerin başındaki bu ikili? Oyuncular primleri ceplerine indirdikleri zaman!.. Biz daha Uygun'a laf atalım..

Keegan ve Newcastle

Ocak ayı boyunca memura mesai saati en geç biten yerdi Newcastle heralde. Sam Allardyce'a tekmeyi bastıklarından beri görüşmedikleri , istemedikleri hoca kalmamıştı piyasada. Shearer , Redknapp , Deschamps ve hatta ömrü fazla uzun süreli olmasa da Mourinho!.. Allardyce'ı kovuyorsun , Redknapp'ı istiyorsun , bu da ayrı bir dangalaklık şekli olsa gerek ya geçtiğimiz vakit itibariyle anlaşılan isim efsane öz çocukları Kevin Keegan oldu. Profesyonel futbolculuk kariyerinin gölgesini hala beraberinde taşıyanlardandır Keegan , Zico kadar da nemalı değil ama! "Önümüzdeki maçlara bakacağız" diyeli 3 sene olmuştu Keegan'ın , en son Anelka'ya klübe bağlılık ne demek onu öğretmeye çalışıyordu Manchester topraklarında. Kendilerince 'mesih' indi tekrar yeryüzüne , kıyamet koptu , şampanyalar patladı ancak.. Bu ikinci birliktelik ne kadar sürer? Barton , Smith , Cacapa bir anda kendilerini kiliseye kapatıp toplum yararına insanlar olmaya adamadılar bildiğim kadarıyla henüz..

16 Ocak 2008 Çarşamba

Avrupa Klüpler Birliği

Sabah saatlerinde tüyoyu vermişti büyük üstad , "G-14 için Yolun Sonu" diyerek. G-14 devri bitti artık ama öyle debelenip sevinmeyin , pek değişen bir şey yok. G-14 gitti , onun yerine Avrupa Klüpler Birliği geldi. Ama şu güzel; Avrupa kupalarına dahil edilen ülkelerin hepsinden en az birer tane temsilci olacak bu organizasyonda. Elit kesim kendini yine ağırdan hissettirecektir ama bu da güzel. Ama asıl olay başka!.. Bütün medya organları "futbolda devrim" başlığıyla girdi olayı , FIFA ve yeni Avrupa Klüpler Birliği topluluğu sonunda milli takıma giden oyuncular konusunda anlaşmaya vardı. FIFA , artık , klüplere milli takımlara giden oyuncuları için para ödeyecek! Yıllardır bitmeyen dava bitti , demek isterdim ama olmuyor. Bu sefer de ödenecek paranın miktarı ne olacak ya da ne şekilde ödenecek gibi konularda bir gelişme olmamış. Bunun da sonuçlanması bir 5-10 yıl sürer artık. Benim merak ettiklerim ise şu; Chelsea acaba bu organizasyonda da yer almaz mı? Elit Avrupa Ligi oluşturma planları suya mı düştü?.. Gerçek futbol severler sevinmesinler bu habere , eğlenen , oynayan yine parayı elinde bulunduranlar..

15 Ocak 2008 Salı

La Bandiera

Biz yeni kuşak olarak pek iyi bilmeyiz bu 'bandiera'ları. Kaba tabiriyle 'bayrak adam' oluyor bir şekilde , klübün formasına paradan puldan , somut olan her şeyden öte bağlı olanlara yakıştırılıyor genellikle. Bizden örnek vereceksen Bülent Korkmaz , Müjdat Yetkiner diyeceksin , sıra Baba Hakkı'ya gelince de saygını göstereceksin. Lefter Küçükandonyadis'i almazsan ayıp edersin , onu da sayacaksın. Kimse tanımaz ama 17 sene Şimşekler için ter döken Doğan Emültay'ı da anacaksın. Tek saha içerisinde yaptıkların da yetmez tabi , saha dışında da mâl olduğun şehre ve takıma örnek teşkil edeceksin. Avrupa'da güzel örnekleri var mesela bunun , en hakikisinin fotoğrafını kondurduk zaten en başa. Aynı takımdan Franco Baresi'yi de unutmak hiç olmaz , dile kolay tam 20 sene , tek forma. Zaten bir bu ikisinin forması emekli edilmiş koca bir klübün tarihinde. Albertini'nin de en büyük şanssızlığıdır Maldini'yle aynı zamanda oynaması , yoksa onun da 1988-2002 seneleri arası tam 14 sene hizmet etmişliği var kırmızı siyahlılara. Çok oyuncu var böyle yıllarca tek forma altında oynamış , tek tek isim yazsan blog'un tek bir sayfası dolar. Günümüzden Totti'yi , Raul'ü , Puyol'u ve Tamudo'yu da es geçmeyelim diyip topraklarımıza geçelim; son yıllarda bu ülke sınırları içerisinde var mıdır böyle bir topçu? Yakın tarihteki Bülent ile Şifo dışında yok işte. Takım sevgisi aldığın forma sayısı , taşıdığın envanter miktarı , tribünde çıkarttığın sese göre belirlendiği sürece de zor çıkacak artık 'tribünden gelen futbolcu' olayı. Biz de torunlarımıza anlatacağız 2042 senesinde , "Bir Bülent vardı , dayak cennetten çıkmadır diyip Zidane'ına bile düz giderdi" diye.. Bir de , hırlanıp gürlenmesin hemen , unuttuklarımız elbette vardır fazlaca. Medeni bir şekilde yorumlara kondurunuz..

Şimdi Yalnızsın İşte..

Bu adama yapılanı sabır taşına yapsan çatlar bir yerde. Klübü Amerikalılar satın aldığından beri Liverpool'da huzur yok Benitez'e. Menajeri kalacak diyor , söylentiler kovulmayı beklediği yönünde , 6 milyon pound'luk kapı gibi tazminatı var adamın. Takımın sahiplerinden Hicks de henüz geçtiğimiz gün açıkladı direk ağızdan , 2 ay önce Klinsmann'la konuştuklarını. Benitez'den hala ses soluk yok tabi. Takımın diğer sahibi George Gillett bizzat ortağını ayıpladığını söylese de , Jürgen ile görüşmeler onun Güney Kaliforniya'daki evinde gerçekleşmiş , -Jürgen de ne tırt isimmiş arkadaş , insan yazınca farkediyor-. Şimdi tükürdüğünü yalıyor Hicks efendi , "biz Klinsmann'la Avrupa ve Dünya futbolunu daha iyi tanıyabilmek için görüştük" desen de bunu kimseye inandıramazsın. Yahu adam size ömrü hayatınız zor görebileceğiniz Şampiyon Ligi finalini iki kez tattırdı , birinde de "ahanda size girsin" diye kaldırdı göğe doğru. Yahu anacım , bir adamın üstüne bu kadar da gidilmez ki!.. "You Will Never Walk Alone" girsin şimdi devreye..

Andre Dede Ayew

Andre "Dede" Ayew.. Marseille akademisinin yeni mahsülü. Her Fransız oyuncu gibi o da Wenger ve gözlemcilerinin kıskacında. Adamın genleri müthiş , babası 90'ların başında 3 sezon üstüste Afrika Yılın Futbolcusu ödülünü kazanan Gana'lı efsane forvet Abedi Ayew Pele'den başkası değil. Onu da bir şekilde anmış olduk işte. Baba Pele , Fransa'da hep "köle" muamelesi görmüştü , hatırlayanı olur muhakkak. Oğul Dede de şu ana dek attığı 11 gole rağmen bu muameleyi görür mü? Ya da şöyle diyeyim; Fotoğraftaki ikili paket halinde Londra biletini alır mı? Alsın..
edit: Breaking News diye buna derler işte , Ayew , 4.5 milyon pound'a Arsenal'de. Nasri ise hala doğduğu yerde..

Dudu Aouate

Mahalle karıları gibi birbirlerine saldırmıştı Deportivo LaCoruna'nın iki kalecisi. Munua , İsrailli Anouate'yi iyi benzetmiş , İsralliye bu yüzden 6 dikiş atılmak zorunda kalmıştı. Sonuç ne olacak , ikisi de kadro dışı tabi. Şimdiki haber şu; LaCoruna menajeri Lotina , yarınki antrenmanda iki kaleciyi yüzyüze getirip birbirleriyle ne dertleri varsa halletmelerini söyleyecekmiş. Ben başka bir şey beklemiyordum açıkçası. Takımın sondan bir üst sırada , halin pek vahim , üstüne bir de iki kalecini süresiz kadrodışı bırakacaksın. Başka?..

Mevlüt Erding

Gurbetçi oyuncularımızın sayısını bilen var mı? Ya da bununla ilgili bir istatistiğe bizi yönlendirebilecek olan? Lakin , her gün bir yenisi türüyor. Mesela Mevlüt Erding , Saint-Claude doğumlu bir forvet , henüz 20 yaşında. Bu sene Quercia'lı Sochaux'da 11'de yer buluyor , 13 maçta 4 golü var , bu haftasonu da takımının ilk golünü attı Metz'e karşı. Türkiye Futbol Federasyonu niyetlenir herhalde , lakin kendisi Türkiye Milli Takımı'nı seçtiğini söylemiş. Fransa'nın , A milli takım hariç bütün kategorilerinde forma giymesi de enteresan tabi. Beşiktaş , Bobo'nun yerine alsın işte.. Yerse..

14 Ocak 2008 Pazartesi

Futbolig

Programı önceden izleyenler el kaldırsın. Ben ilk kez izledim mesela. Fotoğraftaki şahış , Ertem Şener , döktürdü şov boyunca. FourFourTwo'daki Hasan Şaş yazısını okumuş mesela , -belki aceto'yu da takip ediyordur- , Meleke'ye dönüp "Şimdi düşündüm de (hadi ya?!) , Gattuso da bu tarz bir futbolcu ama kimse ona laf etmiyor , ona gelince şakşak , hasana gelince tukaka" dedi. Uğur Meleke bir yere kadar mantıklı bir adam , "Ben öyle düşünmüyorum. Gattuso'nun siniri topa , sportmenliği , bu oyuna saygısı üst düzeyde bence karşılaştırılmamalı" diyerek hem bozdu , hem düzeltti , hem de düzdü Şener'i. Sonra o da gümledi , "Kaka mı daha iyi futbolcu , Ilic mi? Kaka.." derken sorun yoktu da , "..ama Kaka , Galatasaray'a gelse tutmaz , iş yapamaz" diyerek günün potunu kırdı. "Oyuncuyla , takımın hedefleri aynı paralelde olmalı" gibisinden birşeyler geveleyerek günü kurtarmaya çalışsa da olmadı Uğur. Tuttum bu programı , Ziya Şengül'ü daha da tuttum. Kafası basmıyor pek ama seviyorum işte adamı. Baba en azından dobra dobra konuşuyor , Ertem gibi cümle başı "özür dilerim" demiyor mesela , o da patlıyor bir yerde , Ertem makyajdan kıpkırmızı oluyor , Sayın "tekmeci" Özdilek gülüyor her şeye , bunları birleştirince de adı "futbol platformu" oluyor işte..

13 Ocak 2008 Pazar

Geceden Futbol İzlenimleri

Lafı dolandırmadan direk gireyim , Pato ilk maçında attı golünü. Partnerini tutturamasak da , Ronaldo "ağabeyi" (noluyoruz?) iyi bir yandaş oldu maç boyunca. Hele ilk yarıda bir pozisyon vardı ki , "Tombik" iki üstüste pozisyonda vurabilecekken "Ördek"e yuvarladı topu. Çok kötü 2 pozisyonu harcamasına rağmen bunda istekli oynayamazdı Pato , ilk yarı yamulmuyorsam 5 şutu vardı direk kaleye.. Fener maçına hakikaten yandım. 85'e kadar çekilen şutların tutmaması gibi istatistiklerde hiç değilim ama Fener , iyi top oynamadı.. Komşuda derbide üstünlük sağlayan yok , goller N'Doye ve Antzas adındaki 2 tane tanımadığım adamdan. Madrid çaktı , Inter soktu diyebilirim ama demeyeceğim , çünkü umrumda değil. Siz benim önceden hiç bu tarz bir post yazdığımı gördünüz mü? Hayır , bütün olay Pato'yu yazmak aslında..

Bu İş Burda Biter Mi?

İngiliz basını yine yapmış yapacağını. Benitez'in yerine konuşulan Klinsmann , Bayern'le imzalayınca , "Benitez artık rahatladı" denilmiş haberin ayrıntılarında. Peki bu iş burada biter mi? Mourinho boşta dururken bitmez tabi..

Manchester'lı Essien!

Sene 1999 , yılın sonları. Essien , Alex Ferguson ve ekibinin kararıyla , Manchester United'ın idmanına çıkıyor. Beğeniliyor ama başbelası iş iznine takılıyor. Essien de bunun üzerine Bastia'yla imzalıyor. Sene 2005 , aylardan Ağustos. Chelsea , Lyon'dan Essien'i 24.5 milyon £ ödeyerek renklerine bağlıyor.. Zekeriya hocam , buna kısmet mi denir?..

Pato'ya Saatler Kala

Berlusconi'nin "Sadece ligin 2.yarısında bile 30 gol atar" dediği , henüz 17 yaşında en çok bonservis ödenen oyuncular arasına giren Pato , sonunda bu akşam Napoli maçıyla görücüye çıkıyor. Gazzetta'nın 2 haftadır her gün bu çocuğun bir haberini yayınladığını belirtelim , reyting rekorları kırılır mı bu akşam bilmem. Mesela ben 24 aracılığıyla el sallayacağım San Siro'ya , Sky elimi öpsün. İnsan kestiremiyor rezil mi olur vezir mi diye , bakarsın öyle büyük bir fenomen haline dönüşür ki , "Pato benimlen evleeeen" diyenleri bile çıkar. Pato'nun partneri kim olur peki? Ben Inzaghi olmaz diyorum mesela , Gilardino favorim. Uydusu olanlar da bu maçtan 2 saat önceki Yunan derbisini izlesin , kıvama gelsin..

Arsenal: 1-1 :Birmingham


Arsenal: Almunia, Sagna (Diaby 83), Senderos, Gallas, Clichy, Walcott (Bendtner 65), Fabregas, Flamini, Hleb, Eduardo, Adebayor. Subs not used: Lehmann, Silva, Justin Hoyte. Booked: Hleb. Goals: Adebayor 21 pen.
Birmingham: Maik Taylor, Kelly, Ridgewell, Schmitz, Queudrue (Parnaby 61), Larsson, Muamba, Johnson, Kapo, O'Connor (Forssell 75), Jerome (McSheffrey 75). Subs not used: Doyle, Martin Taylor. Booked: Kapo, Ridgewell. Goals: O'Connor 48.
Att: 60,037.
Ref: Phil Dowd (Staffordshire)

kişisel not: Şu takıma bir savunmacı ve kaleci al artık Wenger , bizi Baki kılıklı Senderos'lara , Traore'lere , Djorou'lara bırakma.. Diaby'den de sol kanat yaratmaya çalışıyor Wenger , o boyla o bacaklarla nasıl olsun? Boş yere puan kaybedilen bir maç , takımın pilinin bittiğinin bir kanıdı daha..

12 Ocak 2008 Cumartesi

Ağız İshali

Rengimizi belli ettik edeceğimiz kadar , beni şu takımdan soğutacak kadar sinir bozucu bir kişilik Adnan Polat. Bitmek tükenmek bilmeyen bir konuşma yeteneği ve isteği var içerisinde , götüne pil takılmış gibi konuştukça konuşuyor. 2 yıl önce bir 20:45 olayı attı ortaya , biraz şans , biraz emekle kazanınca dilinden düşürmez oldu "20" ve "45" sayılarını , AM/PM sistemine bile geçsen bulur sistemin açığını. Geçen sene , amenna , patladı da kötü geçen bir sezonda bizi tek mutlu eden hadise oldu kendisi. Bugün 12 Ocak 2008 , bakıyoruz Fanatik'in kapağına , "Galatasaraylılar , saatlerinizi hazırlayın".. Of , soluklan be Adnan'ım , otur bir gazoz iç.. Senden öteki figür Faruk Süren'in son yıllarda yaptığı en büyük icraattir , "Adnan Polat ağız ishali olmuş" lafı , haklı işte adam. Bir insan bizim Adnan Polat kadar şovenist olamaz ya , dile getiriyor işte. Millet emek verme derdinde , kimisi koşturdukça koşturuyor , maç kazanıyor , transfer yapıyor , bizim Adnan takmış bir 20:45'e gidiyor.. Sığmıyoruz be Adnan , sığmıyoruz..

İyi - Kötü - Çirkin

Sor bir ağzı niye açık Redknapp'ın? Çünkü Newcastle'a , tecavüzün merkezine gidiyor da ondan , hazır kıta bekliyor işte adam efendi efendi. Siyah beyazlıların Big Sammy'yi kovma işlemlerinde evrakların oradan oraya nasıl bu hızda gittiği anlaşılmaya başlandı yeni yeni. Allardyce'a turkcell'den beleş sms aracılığıyla "siktir git" denildikten sadece birkaç saat sonra Redknapp da Portsmouth antrenman tesislerinden firar etti. "Yolun nereye düşer kardeş?" , Newcastle tabi.. El sıkışılırken yan ağızdan avuç içine sıkıştırılan para 20 milyon pound , al paşa paşa kullan demişler. İmzalar henüz atılmadı ama transfer işlemleri çoktan başladı bile! İlk hedeh Defoe ve Diarra , ikisi toplam 13 kağıt. Çıkar 20'den , kaldı mı sana 7 milyon. Peki o para , komedi dans 4'lüsü gibi duran o savunma hattını yenilemeye yeter mi? Yetmez , de , kendi bileceği iş işte.. Kendi düşen ağlamaz..

Luke Freeman

15 yaşına yeni girmiş bir insan , -lakin çocuk- , normal şartlar altında ne yapar? Herhalde OKS'ye falan hazırlanır bizim topraklarda , şanslıysa alıp kızı gitmiştir Kabadayı'nın 16:30 seansına. Luke Freeman , 15 yaşını yalnızca 6 ay geçmiş bir "çocuk". Henüz geçtiğimiz yılın Kasım ayında , FA Cup'ta Barnet ile karşılaşılan maçın 80.dakikasında takım arkadaşı Efe Sodje'nin yerine girerek siftahını yapmış o yaşında. 10 dakikada kırdığı rekor sayısı 2; Gillingham'ın ve FA Cup tarihinin en genç oyuncusu. Bizim takım 500.000 pound ödeyerek kattı altyapı bünyesine şimdiden çocuğu. Bu rakam , Anelka'ya verilen parayla aynı değil miydi? Platini babayı çilingir sofrasına davet etmek lazım , 'yancı' niyetine..

Arsene ve Wenger

Bazı zamanlar sevmiyorum şu Wenger'i. Sen git 10 sene boyunca bağır milli takım olgusu için "non of my business -hiç sikimde değil-" diye , şimdi de gel "İngiltere milli takımının insanlar için önemini biliyorum ve buna katkı yapmayı çok isterim" ayarında bir şeyler zırvala. İki yüzlülüğünün fotoğrafını bulamadım ama şu üsttekini şansa bulduk çıkardık worldwide web denen denen örümcek ağından. Solda tam Kerem tipi var adamda , bu sefer de tüm Kerem'lerden af dileyerek..


“I know how much the English national team means to people and I would love to contribute.
Our target is to produce good players. It would be special if they are English and I hope it could be a legacy."

11 Ocak 2008 Cuma

Klaas-Jan Huntelaar

Hollanda Ligi'nin sorunsalını cümle arasında geçirmiştik Alves yazısında. Kezman , van Nistelrooy , Ronaldo gibileri çok tatmıştır bu ligin kaymağından. Klaas-Jan Huntelaar da aynı ligin ekmeğinin köşesinden bile koparamayanlardan işte. Adam iyi aslında , Business Channel sağolsun izliyoruz da bol bol maçlarını. Yüksekten uçanı , Marco paşaya(!) benzeteni çok var Hollandalının. Sezon başından beri de istiyor Fergie , en son dönen rakam 12 milyon pound , Alves'le aynı yani. Ajax , 18 milyonda ısrarcı sezon başından beri de , bir ekmek parasına bile razılar bu sıralar. Wenger de istemişti sezon başında Huntelaar'ı , Berbatov gibi ama son tercih bu üçlü arasındaki en dandik ligde oynayan Eduardo olmuştu. Neden? Berbatov kısmen yaşlı , Eduardo gençti çünkü. Huntelaar mı? Ne de olsa Hollanda Ligi'nde oynuyor..

La Fortaleza , Lanús